Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi ve Karar gazetesi yazarı ve bilhassa hain FETÖ'cülerin hedef tahtasına koyduğu Giresunlu hemşehrimiz Prof. Dr. Mustafa Öztürk, dahası aynı kaynaktan beslendikleri bilinen kaba softa ve yobaz kılıklı afarozcu İŞİD zihniyetli siyasal İslamcı dinciler tarafından da uzun zamandır ölümle tehdit ediliyor.
Katıldığı konferanslarda 'Allah ile aldatan' din istismarcılarına eleştiriler yönelten, 'Türkiye Cumhuriyeti tarikat ve cemaat cenneti olmaktan kurtarılmalı' sözü nedeniyle FETÖ terör örgütünün yanısıra sapkın tarikat ve cemaatlerin de hedefi haline gelen Giresunlu hemşehrimiz Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Öztürk'e aynı gazetenin yazarı Akif Beki sahip çıktı.
'Erdoğan'ı korkutamayanlar Öztürk'e saldırıyor' başlı yazısında dinde yorum tekeli kuran sakat ve hastalıklı kafaları dile getiren Beki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dinde günceleme çağrısına ses edemeyen afarozcuların, Prof. Dr. Mustafa Öztürk'e musallat olduğunu hatırlattı.
İşte o yazı...
'...Din üzerinde yorum tekeli kuran, farklı görüşlere hayat hakkı tanımayan kafa değil miydi IŞİD kafası?
Allah tarafından dünyanın başına inzibat tayin edilmişler, ‘Bu kullarım ne derse hak odur’ diye ismen görevlendiren bir ilahi buyruk varmış gibi...
Kendi görüşünü dikte eden, zorbaca dayatan, katılmadığı görüşlere saldırmakla kalmayıp yasaklanmasına ve hatta katline fetva çıkaran kafa...
Benimsediği görüşten sapanları sapkın ilan edip bu dünyada cezalandırmaya, gerekirse ölüm emri vermeye kendini hak sahibi gören tekfirci zebani anlayışı.
Kendisine karşı gelinmesini, Allah’a ve peygamberine karşı gelmekle bir tutan hastalıklı kafa işte, bilirsiniz.
Ne yazık ki Türkiye’de de mebzul miktarda mümessili var.
Kendini dini hakikatin tek yetkili bayisi zannedenlerin al birini vur ötekine.
Tekellik iddiasında IŞİD kafasından farkları ne?
Hem sırtlarını, İslam adına son sözü söyleme hakkına dayıyorlar. Kuran’ın kimseye verilmediği hükmüne rağmen çaldıkları, ‘dinin sahipliği ve yegane koruyuculuğu’ rolüne bürünüyorlar...
Hem de hoşlanmadıkları görüşleri Cumhurbaşkanı Erdoğan seslendirince gıkları çıkmıyor. Fakat ilahiyat hocalarından tarihselci tezler duyunca çılgına dönüyor, kutsal otorite kesiliyorlar.
Baskı altına aldıkları Diyanet’e de nüfuz etmeye, resmi din yorumunu yanlarına almaya başladılar.
Ki ancak sırtlarını iktidara dayadıktan sonra, sakladıkları yerden sopalarını çıkarıp hücuma geçebiliyorlar.
Hey gidi mahcup Hariciler hey...
***
Erdoğan’ın dinde güncelleme çağrısına ses edemeyen aforozcular, şimdi Prof. Mustafa Öztürk’e musallat oldu.
Dinden de atıyor, Müslümanlıktan da kovuyor, cehenneme gönderme yarışına da giriyorlar.
Avrupa'nın engizisyon orta çağına, taş devrine döndük sanki.
Hınçlarını güç yetirdiklerinden almaya, acısını ondan çıkarmaya çalışıyorlar.
“Yani bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada yaşıyorlar. Bunlar İslam’ın güncellenmesi gerektiğini bilmeyecek kadar aciz. İslam’ı 14-15 asır öncesi hükümleriyle bugün uygulayamazsınız” dememiş miydi Erdoğan?
Meydanı bu tip bağnazlıklara bıraktığı için Diyanet’i eleştirmemiş miydi?
“Siz bu fakiri korkutamayacaksınız. Hak neyse ben onu söylemeye devam edeceğim” diye meydan okumamış mıydı ham softalara?
Mustafa Hoca’nın her görüşünü doğru bulmak, her yorumuna katılmak zorunda değilsiniz.
Hatalı ve isabetsiz olduğunu düşünen ehil hocalar tutuşsun tartışmaya, karşı reddiyesini yazsın, çürütebiliyorsa çürütsün...
Ama sokağı kışkırtmak, linç kampanyası düzenlemek ne zamandan beridir ilmi yöntem oldu?
Tehditle görüş empoze etmek, hangi tartışma adabına sığar?
Yetinmeyip resmi makamları göreve çağırmak, haddi bildirilsin diye devlete ispiyonlamak, nasıl bir tebliğ metodudur?
Farklı yaklaşımlarla ilmi mücadele böyle mi yürütülür, sapkın ve batıl damgası vurup dindan ihraç ederek mi?
Erdoğan’ı korkutamayanlar, Mustafa Öztürk’ü korkutmak için seferber...
Hedef gösterir gibi zağarlık hizmeti veriyorlar din istismarcısı şiddete. İz sürerek avcıya gammazlıyorlar.
Fikrine, inancına güvenen fikir ve inanç hürriyetinden, serbest tartışmadan kaçar mıydı?
Diyanet; hurafe bezirganlarının, istismarcı din tüccarlarının karşısına dikileceğine, bağnazların ekmeğine yağ mı sürmeliydi?
Anlaya anlaya, tekfirciliği cüretlendirmeyi mi anladılar Erdoğan’ın çağrısında..'
Bu haber 4506 defa okunmuştur.