| ||||||||||
| ||||||||||
GİRESUNLU AKADEMİSYEN DAMARDAN GİRDİ08 Şubat 2021, 22:06 Dursun ONUR TIME KAYNAK HABER- Giresunlu hemşehrimiz ilahiyatçı Prof. Dr. Mustafa Öztürk, II. Abdülhamit’in kendi döneminde İslamcılar tarafından çok ağır dille eleştirildiğini yazdı.
Osmanlı döneminin en çok tartışılan padişahlarından birisi olan ve günümüzde din istismarcısı siyasal İslamcıların "Ulu Hakan" kimi çevrelerin de "Kızıl Sultan" olarak adlandırdığı Sultan Abdülhamit gerçeğini kaleme alan Öztürk, bu sefer öz eleştiri yapmak adına olsa gerek ki düne kadar mensubu olduğu mahallesinin ezberini bozdu. Katıldığı konferanslarda cemaat ve tarikatlara yönelik eleştirileri nedeniyle hedef haline getirilen Karar gazetesi yazarı hemşehrimiz ilahiyatçı Prof. Dr. Mustafa Öztürk, II. Abdülhamit’in kendi döneminde İslamcılar tarafından çok ağır dille eleştirildiğini yazdı. Öztürk yazısında, II. Abdülhamit’i, Âkif, Said Halim Paşa, Said Nursi ve İskilipli Âtıf’ın sert sözlerle eleştirisine örnekler verdi. II. ABDÜLHAMİT’E İSLAMCILARDAN AĞIR SÖZLER Giresunlu hemşehrimiz Mustafa Öztürk yazısında, Mehmed Âkif, Said Halim Paşa, Said Nursi ve İskilipli Âtıf’ın II. Abdülhamit’e yaptığı eleştirilerden örnekler vererek, “İslamcı çevrelerde ‘ulu hakan, cennet mekân’ diye anılmasının yanında zaman zaman da “evliyâullah”tan sayılan II. Abdülhamid’in kendi dönemindeki İslamcıların hemen hepsi tarafından çok ağır bir dille eleştirilmesi, siyasi idare ve iktidara yönelik her eleştirinin ‘vatan hainliği’, ‘teröristlik’ gibi saiklerden kaynaklanmadığını göstermesi bakımından hayli manidardır” ifadelerini kullandı. Öztürk’ün yazısının ilgili bölümü şöyle: "İstibdâd başta Mehmed Âkif olmak üzere Said Halim Paşa, Said Nursi ve İskilipli Âtıf Efendi gibi birçok İslamcı figürün II. Abdülhamid’i ağır bir dille eleştirmelerine çok esaslı bir gerekçe oluşturmuştur. İstibdâdı “siyasi iktidarın acziyeti” olarak gören ve Sebîlürrreşâd’daki bir yazısında, “hiddetler, şiddetler, tazyikler, cebirler hep aczin meşimesinden düşen bir sürü eksik mahlûklardır ki beşeriyet muztar kalmadıkça bunları agûş-i kabulüne alamaz; alsa da mümkün değil sevemez” diyen Âkif Köse İmam üzerinden II. Abdülhamid’in istibdâd politikasını şöyle kınamıştır: “Dedi: Çoktan beridir vardı benim bir derdim/Gideyim zalimi ikaz edeyim, isterdim./O, bizim cami uzaktır, gelemez mani ne?/Giderim ben diyerek vardım onun camiine/Kafes ardında hanımlar gibi saklıydı Hamid/Koca şevketli! Hakikat bunu etmezdim ümid/Belki kırk elli bin askerle sarılmış Yıldız/O silahşörler o al fesli herifler sayısız/Neye mal olmada seyret, herifin bir namazı/sade altmış bin adam kaldı namazsız en azı!/Hele tebziri aşan masrafı, dersen sorma/Gördüğüm maskaralık gitti de artık zoruma...” MECLİS, ANAYASA TANIMAYAN BİR MÜSTEBİTLİK "İstibdâda yönelik muhalefet şiddetlendikçe vehimleri de artan, vehimleri arttıkça istibdada vites attıran II. Abdülhamid’in yönetim tarzı Said Halim Paşa tarafından “kendi hakları dışında Meclis, Anayasa filan tanımayan bir müstebitlik” diye vasfedilirken, İskilipli Âtıf Efendi de keyfi idare, icraat ve zulüm diye nitelendirdiği II. Abdülhamid yönetimindeki istibdâdî özellikleri “nifak ve şikâk” diye tanımlamıştır. Öte yandan, Seyyid Bey müslüman milletin topyekûn gerileme ve çökmesini İslam ve/veya dönemin İslami anlayışıyla irtibatlandırmasının yanı sıra zulüm ve istibdadı da aynı noktaya bağlamıştır. Sonuç olarak, bugün muhafazakâr, milliyetçi ve hatta İslamcı çevrelerde “ulu hakan, cennet mekân” diye anılmasının yanında zaman zaman da “evliyâullah”tan sayılan II. Abdülhamid’in kendi dönemindeki İslamcıların hemen hepsi tarafından çok ağır bir dille eleştirilmesi, siyasi idare ve iktidara yönelik her eleştirinin “vatan hainliği”, “teröristlik” gibi saiklerden kaynaklanmadığını göstermesi bakımından hayli manidardır. Sanırım, bu yazıdaki meramımız ve maksadımız yeterince anlaşılmıştır…” Bu haber 1758 defa okunmuştur.
|
Sayaç |
|||||||||
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |