Sevgili okuyucularım,

Akademisyen değiliz.

Öğretmen değiliz.

İdareci değiliz.

Rektör değiliz.

E öyleyse neyiz?

Gazeteciyiz ve araştırmasını biliriz.

Özeti.

Bilmeyenlerden değiliz.

Hülasa.

Kaçtır yazayım diyordum.

Nasip bugünmüş.

Yazalım bari.

Sevgili Giresunlular,

Bağışlayın ama siz hiç bir şey bilmiyorsunuz.

Öğrenin.

Şimdi sıkı durun.

Geneldir.

Bazı üniversiteler fiziki alt yapılarına ve eleman durumuna göre kontenjan belirleyerek Eğitim Fakültesi dışındaki fakültelerden mezun olup öğretmenlik yapmak isteyenlere ‘öğretmenlik meslek bilgisi’ öğretiyor.

Yani.

Yani’si şu.

Tam adı, 'Pedagojik formasyon.'

Haliyle.

Giresun Üniversitesi de gereken hazırlıkları yaparak formasyon hizmeti veriyor.

Özeldir.

YÖK’ün ilk planlamasına göre en donanımlı üniversitenin kontenjanı 350.

Giresun Üniversitesi’nin kontenjanı ise 100 olarak görünüyor.

Allah Allah!

Bu nasıl iş yahu!..

Biraz araştırdım.

Sordum soruşturdum.

Taraflı- tarafsız herkesle konuştum.

Ama profla ama doçentle.

Artısı öğrenci.

Kulak verin bana.

Kontenjanlar tartışma konusu olunca sayı belirleme işini üniversitelerin fiziki durumunu ve öğretim üyesi imkanını en iyi değerlendirecek olan  'yerel yönetime' bırakıldığı ve her üniversite senatosunun karar almasının uygun görüldüğü söyleniyor.

Gelelim zurnanın zırt dediği yere.

Bakın.

Hırs, fırsat ve suiistimal bu aşamadan sonra başlıyor.

Şaşı ve şaşkın olacaksınız.

Belki de alkış tutacaksınız.

Nedir o?

Anlatalım.

Türkiye’nin hiçbir üniversitesinde olmayan kontenjan nerde biliyor musunuz?

Giresun Üniversitesi’nde.

Kontenjan 17 kat artmış.

Alınan öğrenci sayısı : 1730.

Evet evet.

İlk bakışta başarı gibi algılanabilir.

Hemen acele etmeyin.

Bi nefes alın.

Yok öyle yağma.

Yavaş gelin.

Hemen zıplamayın.

Yemez bu numara.

Lütfen.

Dersler ve verimlilik durumuna gelince orada duralım.

Hız kesin.

Hop dedik.

Dümenin biri bin para.

Sormadan geçmeyelim.

Bu dersler nerede yapılıyor, kimler yapıyor?

Bir hoca günde kaç saat derse giriyor?

Öğrendiğim kadarıyla..

Eğitim Fakültesi’nin sayfasındaki programa göre Cumartesi- Pazar günleri yapılan derslerde bir hoca sabah 08.00'den gece saat 22.50'ye kadar derse giriyor.

Kısaca...

Günde on dört saat derse giren hocalar var.

Dikkat  isterim.

Aynı hocanın ertesi gün de on dört saat derse girdiğini görüyorsunuz.

Haklı olarak.

İki günde 28 saat ders veren hocamız asıl işini nasıl yapacak diye merak edersiniz tabii.

Ancakkkkk...

Asıl işi, sınav kazanarak fakülteye gelen bölümündeki öğrencilere bilgilerini sunmak olan o proflar, o doçentler ortalıkta yokmuş.

Türkçesi.

Giresun Üniversitesi'nde...

Getirisi az işlere rağbet kalmamış.

Çünkü...

O dersler kurtarmıyor abi..!

Mutlaka ‘ballı’ dersler olacak...

Dedim ya bilmeyenlerden değiliz.

İsmi bende saklı, soyadını sorarsanız...

İki gözüm önüme aksın söylemem.

Emmeeee....

Maden buldum.

E canlar...

Ben pedagojik formasyonda Cumartesi- Pazar günleri ‘ballı’ hocalık yapıp 28 saat ders veren bir hocayı inceledim.

Tanıdığım öğrencilere durumunu sordum.

Bir de ne göreyim!

Hocamız bölümünde hiç teorik derse girmiyor.  

Yani sınıfa girip hiç ders yapmıyor.

Fakültedeki asıl işi de ‘ballı’ işlerden.

Pazartesi dersi yok, Salı dersi yok.

Perşembe yine yok, Cuma hiç yok.

Çarşamba çuvala mı girdi diyeceksiniz.

Demeyin.

Merakınızı gidereyim.

O gün var işte.

Hem de ‘ballı’ cinsinden.

Devam edelim.

Gariptir.

Stajlar ve araştırma projeleri bir güne toplanmış, yine ders yok.

Hocamız uzmanlık alanı ile ilgili dersleri yine vermiyor.

Üniversite öğrencileri, o ‘büyük hocaları' sınıfta göremiyor.

Şimdi soruyorum:

Buyursun.

Yeniden rektör atanmak için boşuna turlayan ATTAR hanım yanıt versin.

Bir.

Öğretim elemanlarına bu kadar ders yükü düşeceğini bildiğiniz halde neden kontenjanı bu kadar yüksek tuttunuz?

İki.

Günde on dört saat ders yaptığı görülen bu hocalar hakikaten o kadar derse giriyor mu?

Üç.

Pedagojik formasyon verilen bir programda bu kadar ders saati ne kadar pedagoji ilkelerine uymaktadır?

Dört.

Bu kadar yoğun program içinde  ‘öğretmenlik meslek bilgisini’ tam olarak vermek mümkün müdür?

Beş.

Bu tür bir programla göreve başlamış kişilerin tam olarak yetiştirildiğini iddia edebilir misiniz?

Altı.

Bu işlerin bir denetim mercii var mı?

Hemen söyleyelim.

Yok... Yok... Yok...

Sonuç.

Lafın tamamı deliye.

Anlaşıldı sanırım.

Bu işin eğitim- meğitim işi olmadığı su götürmüyor.

Demem o ki...

A dostlar...

Hatırlayın.

Biz üniversitenin dıştan görüntüsü problemli diyorduk.

Meğersem içi de çürükmüş.

Bizimki kanatlandı uçuyor.

Yani Rektör hoca Ay balam.

Malumunuz.

Bir orada bir burada.

Şimdilerde gezgin.

Vakti olsa rektörlük de yapacak.

Ne diyelim.

Rektör hanım yandaşlara seçim öncesi bundan daha münasip ulufe dağıtamazdı.

Öyle ya.

'Al parayı ver oyu...'

'Al kadroyu ver oyu...'

Rahat olun.

Bu oyun da biter...

Bitecek.

Ve...

Hesabı sorulur...

Sorulacak.

Sayıştay gibi.

Az kaldı.

Gün ola harman ola.

USTA'ya selam ola.

Reise.

Giresun'a da müjde!